Osmanlı’da Ramazan ayında halk, yakınlarına iftar vermeyi büyük bir ibadet kabul eder ve misafir ağırlamak için yarışa girerlerdi. Ramazan boyunca iftar vakitlerinde kapılar açık tutulurdu. Böylece yolda kalan ve tanıdık-tanımadık herkes bu ikramdan nasibini alırdı. Ramazan ayına mahsus olmakla beraber başka ziyafetlerde de uygulanan ‘Diş Kirası’ adeti, iftar sofrasına davet edilen kişilere oradan ayrılırlarken bir hediye vermek şeklindedir. Bu adet Osmanlı kültüründe uygulanırdı. Biz de Deraliye Ottoman Cuisine Restaurant olarak bu adetleri yaşamaya ve yaşatmaya devam ediyoruz.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Ramazan
İslami/Hicri takvimin dokuzuncu ayı olan Ramazan, Müslümanlar için her zaman çok özel olmuştur ve Osmanlı İmparatorluğu da bir istisna değildi. Gündüzleri oruç tutmak gibi özellikle Ramazan ayında yapılan bazı ibadetlerin zorlu doğasına rağmen, büyük bir özveri ve şevkle yerine getiriliyordu. Ramazan ayı çok canlı ve mutlu bir dönemdi.
Camiler ve Süslemeler
İstanbul’da ve pek çok şehirde Ramazan ayı boyunca yeme-içme dükkanları gündüz saatlerinde kapalı olurdu. Camiler akşam saatleri için büyük bir hazırlık içinde olurdu. Parlak bir şekilde süslenirdi ve bunun özel bir yolu, caminin iki minaresi arasına birçok sıra ip asmak ve daha sonra bu iplere kandiller asmaktı. Bu şekilde gece boyunca camilerde büyüleyici ışık geçişleri sağlanabiliyordu.
İftar
Osmanlı İmparatorluğu’nda oruç tutanlara iftar vaktinin yaklaştığı top sesiyle hatırlatılırdı. Gün batımında, ezan ve bir kez daha top ateşi, orucu açma zamanının geldiğinin işaretiydi. İftar sofralarında genellikle mezeler bulunurdu: Hz. Muhammed’in sünnetine göre hurma ve su, aynı zamanda taze veya kuru meyve, yoğurtlu bir lokma ekmek ve limonata.
İftar sofrasından sonra akşam namazı kılınırdı. Ana yemek için aileleriyle oturmadan önce genellikle evde dua ederler.
Ramazan Ayı Hareketli Geceleri
Ana yemekte yer alan yemekler aslında kişisel tercihlere bağlıydı, ancak tarihi belgelerde adı geçen yiyecekler arasında çorba, dilimlenmiş peynir, yumurta, balık, pilav ve hamur işleri sayılabilir.
Ramazan ayı boyunca geceler hareketli olurdu. Hikaye anlatıcıları ve şairler tarafından eğlenceler düzenlenirdi. Pazar yerleri, parklar veya kahvehaneler kalabalık olurdu.
Sahur
Sahur vaktinde (sabah yemeği), top ateşi oruç tutanlara yemek için ne kadar zamanlarının kaldığını bir kez daha hatırlatırdı. Daha küçük şehirlerde veya köylerde top ateşinin yerini davulcular aldı. Yemek genellikle şafaktan yaklaşık bir saat önce yenirdi ve genellikle bir önceki günden kalan iftardan kalanları içerirdi. Yemeğin sonunda ve şafaktan hemen önce şükür duaları edilirdi. Sonra sabah namazını kılar ve uyurlardı.
Fıtır Sadakası Ödemek
Fıtır sadaksı, Ramazan ayı boyunca toplanır ve ayın son veya ikinci gecesinde devlet görevlileri tarafından fakirlere dağıtılırdı. Ailenin reisi, bakmakla yükümlü olduğu kişiler adına ödemekle sorumluydu ve bu kişi başına yaklaşık iki kilogram tahıldı.
Ramazan Ayında Osmanlı Memurlarının Cömertliği
Osmanlı padişahı ve memurları, genellikle Ramazan ayı boyunca halk arasında bizzat kurban keser ve ardından eti fakirler arasında dağıtırdı. Osmanlı memurları bu ayda misafirperverlik ve cömertlik göstergesi olarak evlerinin kapılarını sık sık halka açar, özellikle yetkileri altındakilere karşı nazik davranırlardı. Melek Ahmed Paşa (Osmanlı İmparatorluğu’nun Sadrazamı, 1650-51) buna bir örnektir: Ramazan boyunca her Pazartesi ve Cuma günü, herkesin gelip serinletici içeceklerin tadını çıkarması ve ilahilerin okunmasını dinlemesi için evinin kapıları açık kalırdı.
Kutsal Emanetleri Ziyaret Etmek
Osmanlı padişahı da Ramazan ayında yapılan birçok geleneksel törene katıldı.
Örneğin, ayın on beşinci gününde padişah ve önemli saray görevlileri, Hz. Muhammed’e ait olduğu bildirilen, cübbesi, sancağı, sakalından bir tel, bir tutam saç ve bir parça eşya gibi kutsal emanetleri özel olarak ziyaret ederdi.